8 Şubat 2017 Çarşamba

7.Gün


Bugün kendime bir bisiklet satın aldım.
Yazı yazmaya ara verip, adayı keşfetmeye karar verdim. Dün araba kiralayıp, bütün gün adayı dolaştım ancak bisikletin bu iş için daha iyi olacağını düşünüyorum.



5 Şubat 2017 Pazar

4.gün

Dün akşamın verdiği yorgunluk, bu sabahın verdiği uykusuzlukla bitkin bir halde oturuyorum odamda. Üzerinize afiyet pansiyon lobisinde biraz fazla içmişim. Niye bu kadar çok içilir ki. O kadar yorgun oluca bilgisayarın karşısında oturmuş, ne yapsam diye düşünüyorum. İnsan yorgun olunca isteksiz de oluyror. Yazı yazmak için fikirlerimi uçuşturdum, ama uçan fazla bir şey göremedim. Romanım üzerinde çalışacak kadar kendimi iyi hissetmedim. Bilgisayarın tuşlarına bile parmaklarımı fazla kaldırmadan basmaya çalışıyorum. Hatta sürekli kelimeleri yanlış yazıyorum, üç doğru tuşa dört yanlış tuşa basıyorum. üç yanlış bir doğruyu götürse borçlu kalırım.
Bir araba kiralamıştım bugün için, adanın diğer şehirlerine bir yolculuk yapacaktım ama yarına erteledim. 
Sabah sakal tıraşı olurken saçlarımı da tıraş ettim. Dazlak bir halde oturuyorum bilgisayarın karşısında.
Saat şu anda öğleden sonra dört, kendime anca gelebildim ki bir iki kelime buraya yazabildim.
Bugün odadan dışarı çıkmam, zaten okumak istediğim bir kaç yazı var. Belki akşama doğru yeniden yazarım. Dışarıda yağmur yağıyor. Yağmur, sessizce silecek kibirimizi, sessizce silecek bizi.

Küçük hesaplarla geçiyor yaşam,
Büyük kavgalar küçük şeyler için,
Arsız ayaklar altında alın teri,
Kırılgan naif elleri

...
Yağmur yağmur yağmur yağmur
Geri verecek buharlaşan sevgimizi
Yağmur yağmur yağmur yağmur
Sessizce silecek kibirimizi

Bertuğ Cemil / Yağmur

2 Şubat 2017 Perşembe

3.Gün

Bu sabah kahvaltıyı pansiyonda yapmadım. Yürüyüş için çıktığımda rüzgarın kuvvetli estiğini fark edince arkamı dönüp, en azımdan arkamdan essin deyip, rüzgarla aynı yönde yürümeye başladım. Düne göre daha tedbirliydim. İki kat çorap giymiştim. Kalın beremi almış, atletin üstüne iki tane uzun kollu geçirip, en üste de kazak giymiştim. Kalın montumla sanki kutuplarda yürüyüşe çıkmış gibiydim.
Bir kaç sokak geçtikten sonra eski taş evlerden oluşan dar bir sokağa girdim. Yunanlı Halil' in meyhanesini arıyordum. Yok sabah sabah içecek değilim. Burası bu adanın en meşhur mezelerini yapan yermiş, ayrıca sabahları taze kaymak yiyebileceğiniz, özellikle menemeni ve ekmekleriyle meşhur bir kahvaltı yerirmiş. Benim gitme sebebim ise meşhur kahvaltısını yemek değil, sahip olduğu plak arşivini görmek istemem. Tabii gitmişken ballı kaymaklı kahvaltıya da hayır demem.

Meyhanenin önünde durdum. Kapıda Eski Plak Meyhane yazıyor. Herhalde doğru yere geldim diye düşünürken kapının kilitli olduğunu görünce hayal kırıklığına uğradım. Hemen yandaki küçük bir dükkanın kapısını aralayarak yandaki dükkan kapalı mı diye sordum.

Bu kış hiç açmamışlar dükkanı.

Tekrar geldiğim yoldan geriye doğru yürüyüp deniz kenarından pansiyona doğru dönüyordum. Bir kadının içeriden dışarıya baktığı bir kahve gördüm. İçerisinde soba yanıyor ve Kayahan' ın "Canım sıkılıyor" adlı şarkısı çalıyordu;

Canım bana bırak bu gece gözlerini
Aklımı alıp götürme bu gece
Gözlerimde yaş yerine gözlerin olsun nolursun dur gitme
Canım sıkılıyor canım gözlerinle olmayınca

Menüden gözleme ve çay siparişi verip, çantamdan kitaplarımı çıkardım. En üsttekini açıp okumaya başladım. Richard Bach, Hipnozcu

Sivil havayolları onu almadı. Bir kez başvuru yaptı ve pilotluk sınvaındaki sorular elenmesine neden oldu.

1. Bir seçim yapmanız gerekirse ağaç mı olursunuz, taş mı?
2. Hangi renk daha iyidir: Kırmızı mı, mavi mi?
3. Ayrıntılar önemli midir?

"Elbette önemli değildir," dedi. "Önemli olan, yere her seferinde güvenli bir şekilde inmektir. Ayakkabılarınızın boyalı olup olmadığı kimin umurunda?"

Sınvaı yapan kişi gözlerinin içine bakıp," Bizin umurumuzda," deyince yanlış yanıt verdiğini anladı.

1 Şubat 2017 Çarşamba

2.Gün devam..

Öğlene doğru pansiyondan çıktım. Bugün köyün içlerine doğru yürüyecektim ama vazgeçtim. Tekrar limana doğru yürüdüm. Hava dünden daha soğuktu. En çok dizlerimin altı üşüyordu. İçlik giysem belki üşümezdim ama oldum olası içlik giymeye kaşı birisiyim. Tek tük insanlar dışarıda yürüyorlar. Anlaşılan bu kadar soğuk bir havaya kimse hazırlıklı değildi. Dün insanların yaşadığı bazı yatlar görmüştüm. Yine aynı yerlerinde duruyorlar. Yanlarından geçerken birileri var mı diye içlerine göz attım. Ama bu sefer kimseyi göremedim.
Böyle soğuk bir havada fazla yürünmeyeceğini düşünerek pansiyona geri döndüm. Bir süre aşağıdaki küçük lobide oturdum. Bir tane İtalyan çiftte lobide oturuyordu. Bana içtikleri şaraptan ikram ettiler. Güya burada kimseyle arkadaşlık etmeyecektim.

2.Gün (02 Şubat 2017 Çarşamba)

Bugün biraz erken kalktım. Dün yorgun olduğum için sadece pansiyonun çevresinde biraz yürüyüş yapabilmiştim. Bugün bu küçük köyde biraz daha fazla dolaşmak istiyorum. Dün limanın olduğu sahil kısmında yürümüştüm. Bugün ise biraz daha iç kısımlara yürüyüş yapmak istiyorum. Daha sonra yeniden yazarım.

31 Ocak 2017 Salı

Adadaki ilk günüm.

31 Ocak Salı
Bugün adaya gelişimin ilk günü. Keşke bahar yada yaz aylarında gelseydim. Ankara' dan sonra daha sıcak olur diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Hatta soğuğu daha çok hissediyorum denilebilir. Yerleştiğim pansiyon kaloriferli ama odada kazağımla oturmak zorundayım. Yeterince ısınmıyor. Bu adaya geliş nedenim tatil amaçlı değil. Bir nevi inziva hayatı. Daha önce Karadeniz'e gitmiştim. İnziva hayatından çok kültürel ve sosyal bir gezi oldu. Neredeyse ilçedeki tüm insanlarla tanışmıştım.
İlk gün pansiyona kısa bir yerleşmeden sonra, kendimi sahil yoluna attım. Soğuk havanın ve esen rüzgarın eşliğinde limandaki teknelerin sallanışını izledim. Bazı yatların içinde insanların yaşadığını gördüm. Nasıl olurdu böyle bir hayat diye merak ettim. Sürekli sallanan bir teknenin içinde uyuyabilir miydim acaba. Belki alışınca olur ama bu halimle çok zor.
Ne zevkler var şu dünyada. Kimisi yaylada yaşıyor kimisi dağda, kimisi teknede kimisi çadırda, kimisi ormanda kimisi rezidansta..



30 Ocak 2017 Pazartesi

Şeytan Sofrası / Ayvalık

Şeytan Sofrası.
Gerçekten çok güzel bir manzara. Deniz ve yeşil.
Şeytan sofrası bu tepenin adı. Bence aşağıdaki manzaraya şeytan sofrası denilmeliydi.
P1080948 P1080986 P1080988 P1080993
Bu da şeytanın ayağı.
P1080947
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...